18 Mart 2012 Pazar

18 Mart | Çanakkale Savaşı

Savaş ne zaman nerede nasıl kimlerle geçti ben bunlardan bahsetmeyeceğim. Benim bahsedeceğim şeyler daha arka plandaki gurur tablolarıdır. Bir ordunun yüreğidir, cesaretidir, zekasıdır...

Nice savaşlara girip çıkmış bir neslin evlatlarıydı onlar. 14-15 yaşlarında savaş yollarını tutar oldular... Her birinin farklı öyküsü farklı anıları vardı. Osmanlıdan Anzaklara kadar hiç uğruna vefat eden evlatlardı onlar...

Hadi Osmanlı vatanını koruyordu, peki Anzaklar ? Ne işleri vardı oradan kalkıp buralara gelmişlerdi ? İngilizlerin bir eseridir bu da. Çeşitli oyunlarla kandırılarak buralara gönderilmiş insanlar...

Çanakkale Türküsü

Şimdi yukarıdaki linke tıklayarak türküyü de bir güzel dinleyin. Derin anlamları vardır. Bunları biraz sizlere açarak - baya eski bilgiler unutmuş ve ya şaşırırsam kusura bakılmaya - sizlerler paylaşacağız.

Çanakkale içinde aynalı çarşı


Neden aynalı çarşı ? Çünkü ingilizlerin kullandıkları silahların tepelerinde bir aynalı düzen varmış. Bunun sayesinde kafalarını siper alanından çıkarmadan Osmanlı askerlerinin çıkıp çıkmadığını görebiliyor ve ateş edebiliyorlardı. Yani biz bakmak için uğraşırken onlar bizi zaten görüyorlardı... Bu türküde çok şey yatılıdır iyi dinleyin ;)


Ana ben gidiyom düşmana karşı ! Gençliğim eyvah !


Yaşın kaç olduğunun önemi mi var ? Vatan toprağına giren düşman, ne seni sağ bırakır ne neslini. Yazık... Nice beyinler nice genç fidanlar filizler yok oldu yeşermeden...

Çok şeyler var Çanakkale de... Binlerce mermi düşüyor bir karış toprağa...  Rabbin yanımızda olduğu zamanlardan biridir Çanakkele. Öyle ya insanlar Peygamberi görüyorsa savaş alanında, O insandan sözler duyuyorsa bu sadece savaş değildir. He bunlara hurafe diyen beyincikler var. Güzel bir yazı yazacağım için küfretmiyorum sen kendine söv ;)

Öyle büyük gemiler, öyle büyük donanmalarla geliyorlar ki sanırsın kendi ülkelerini almaya geliyorlar. Mantığa bak “ Denizlere hakim olan dünyaya hakim olur.” İngilizler böyle bir mantıkla yola çıkmışlar ve tarihlerinde denizde mağlubiyet yaşamamışlar. Arkalarına almışlar Fransızları yürü ya kulum !!!


Gemilerden onlarca top günlerce atılmış durmuş. Ve biri bizim tabyaya isabet ediyor. Ortalık duman alanı. Yer yerinden oynuyor. Tabya mermilerin topların koyulduğu küçük bir tümsek gibi düşünün. Onlarca insan şehit. Biri zar zor ayağa kalkıyor. Her yanı uyuşmuş, insanlar dört bir yana savrulmuş. Peki ama ne olmuştu ? Etrafına baktığında anladı olanları. Tabyaya isabet eden top etrafı mahvetmişti. Seyid onbaşı bir şeyler yapması gerektiğinin farkındaydı. Sağına soluna baktı ve bir top gördü. Ancak bununda vinci hasar almıştı. 275 kiloluk mermi ona bakıyor, o mermiye bakıyordu. Rabbin adını kim bilir kaç kere aldı ağzına, kim bilir kaç kez yüreği diline emretti O'nun adını. Mermiyi sırtlandı kemik çatırdamaları duyulurdu. Topa koydu ve savaşın kaderini çizdi. Ocean zırhlı gemisi ağır yara aldı. Aslında bu yara onların psikolojilerinin yarası olacaktı...


-Aynı gün geç saatlerde Çanakkale Boğazı Müstahkem Mevki Kumandanı Cevat Paşa, ödül olarak Seyit' e onbaşılık rütbesini verdi. Merminin bir defada kendi huzurunda kaldırılmasını istedi. Bunun üzerine Seyit Onbaşı, Cevat Paşa' ya şu cevabı verdi: " Ben bu mermileri kaldırırken gönlüm, Allah'ın feyziyle doldu. Ancak bu kuvvetin sırrı o anda bana Allah' ın ihsan ettiği bir vergi idi. Bu ağırlığı kaldıracak kadar bir makam varmışsam bu dua ve rıza ile olmuştur. Ancak şimdi kaldırmam mümkün değildir kumandanım" - vikipedi


Savaş sıradan bir savaş değildi. Hasta gördükleri Osmanlının geçmişte neler yaptığını unutmuş gibiydiler. Günler geçiyor haftalar geçiyordu. Öyle ki savaş aralarında her iki tarafta yaralılarını toplamaya çıkıyor orada muhabbet ediyor bir şeyler paylaşıyorlardı... Savaşa katılan Anzaklar tamamen şaşkındılar, barbar olarak tanıtılan Türkler bunlar olmamalıydı. Daha neler göreceklerdi bilmiyorlardı...

İnsan geçmişiyle gurur duymalı, duymalı ki geleceğini görebilsin. Peki geçmişiyle bizim kadar gurur duyabilecek başka bir nesil var mı ? Belki İmparatorluktuk, zorla girdik. Ama amacımız ganimet değil, elimizdeki ganimeti onlarla paylaşmaktı bizim... Bugün Viyanaya girilmeyişine sevinen gavurlar girildiğinde gelebilecek huzuru bilmiyorlardı. Osmanlı her zaman huzur dağıtmıştı...

Neden bu kadar eminiz ? Neden savaşlarla övünüyoruz ? Çünkü asilce savaşıyoruz... Meydanda yaralanan bir düşman askerini sırtlanıp düşman siperine bırakacak kadar asilce savaşıyoruz. Ancak siperimize geri dönerken kalleşçe sırtımızdan vuruluyoruz. Asilce sırtımıza düşman yaralı askerlerinin kanı sürülmeşken, adice  vuruluyoruz...

Deniz sudan değil sanki kandan yapılmış gibi. Gidip görmeniz lazım. Anlatılırken o anı yaşıyorsunuz. Tepeden baktığınızda gemileri hayal edebiliyorsunuz. Rabbim bir defa daha görmeyi nasip etmeli herkese...

Arıburnu Muharebeleri

Arıburnu tam bir ilahi adalet. Tam bir güç gösterisi... Gece geç saatlerde gizlice denizden gelen düşmanlar arıburnuna yakın bir yerlerde fıçılarla kendilerine bir alan belirliyorlar. Sabahtan gelip bu yoldan çıkacak ve oradan da bizi sırtımızdan vuracaklar. Çünkü plan dahilinde olmayan bir yer. Her ne kadar Alman komutana Atatürk ısrarla söylese de dikkate alınmıyor... İngilizler sabah yola çıkıyorlar ve işaretledikleri yerden yukarı çıkmaya çalışıyorlar. Ancak belirledikleri yer ileri doğru kayıyor. Arıburnu öyle bir yer ki çıkması imkansız. Tüm gemiler boşalıyor ve askerler yukarı çıkmaya çalışıyorlar. Ancak ne mümkün ! Yukarıdan bunların hakkından geliyoruz.

Conkbayırı da Atatürkün ölmeyi emrettiği ve savaşın seyrini değiştiren olaylardan biridir.

“ Ben size taarruz emretmiyorum, ölmeyi emrediyorum. Biz ölünceye kadar geçecek zaman zarfında, yerimize başka kuvvetler ve komutanlar kaim olabilir.” 


Kolay değil bu savaş, bu savaşlar... Hem düşmanla hem açlıkla susuzlukla savaş. Yediğin bir tas hoşafla düşmana karşı diren... 

Öyle olaylar oluyor ki inanılması güç, ancak gerçek... Tepeden aşağı doğru gelecek olan düşman askerleri. Sayıları belki on kat daha fazla bizden. Sisli bir bulut yaklaşıyor, sonrası ? Sonrası yok. Ortada ne askerler, ne de askerlerden geriye kalanlar... Cesetler ortada bulunmuyor, ancak listelerde adları var. Rab tüm varlığıyla yanımızda !

Kalleş İngilizler de tüm varlığıyla karşımızda, hastalarımızı toplarken vurmalar, hastanelere yasak olan saldırılara rağmen bize saldırmaları tepelerden çiviler sallamaları. İngilizler kalleş, İngilizler karaktersiz !

Daha fazla kayıp veriyoruz, ancak bir karış toprak vermiyoruz. Bugün hala vatan toprağında bütün özgürlüğümüzle yatıyor kalkıyoruz. Dökülen her damla kan bizlerin özgürce bir gün daha yaşaması belki de...

Asiliz, asil doğduk asilde ölüyoruz. Rabbin Mustafa Kemal Paşayı askeri zekayla donattığı bir askerimiz ve ordunun önemli mevkisinde bu yürekli genç adam var. Çanakkale Türkün gerçek bir hayat hikayesidir...

Peki neden kınalı kuzu derler bilir misiniz ? 17-18 yaşlarındaki genç bir askere mektup gelir. Mektubu komutan açar okur ve "kınalı kuzu" lafı dikkatini çeker. Çocuğu çağırır ve neden böyle dendiğini sorar. Çocuk bilmeyince eve mektup yazılır. Anne mektuba şu cevabı verir " komutanım bizim burada kuzular kurban edilecekken kına yapılır, bende çocuğumu vatan uğruna kurban ediyorum"... Bir annenin evladından ayrılış öyküsü.

Asillikten mi bahsetmiştik ? Buyrun ...


Mustafa Kemal Atatürk'ün 1934 Anzak Kutlamaları sebebiyle gönderdiği mesaj ülkeler arası dostluğu pekiştirmiştir:
"Bu Memleketin toprakları üstünde kanlarını döken kahramanlar! Burada dost bir vatanın toprağındasınız. Huzur ve sükun içinde uyuyunuz. Sizler Mehmetçiklerle yanyana koyun koyunasınız. Uzak diyarlardan evlatlarını harbe gönderen analar! Gözyaşlarınızı dindiriniz. Evlatlarınız bizim bağrımızdadır, huzur içindedirler ve huzur içinde rahat rahat uyuyacaklardır. Onlar bu toprakta canlarını verdikten sonra artık bizim evlatlarımız olmuşlardır."



Aralarda küçük hatalar ya da büyük hatalar da yapmış olabilirim. Rehberden dinlediğimden beridir yıllar geçti, zaman aktı ben büyüdüm, bilgilerim eskidi. Biraz derleme biraz bilgimle yazmaya çalıştım... Her şey için  Çanakkale Savaşı sitesine bir göz atınız.



Ey şerefli ecdat, bugün bu ülkede bu denli rahatsak bunu sadece sana borçluyuz... Seyid onbaşına gelince. Yıllar sonra evine döndü. Sakallarından kimse tanıyamıyordu. 

Ne mutlu Türk'üm diyene !




















12 Mart 2012 Pazartesi

Yalnızlık, tutun ellerimden düşerim bebekler

Şimdi yazıya başlamadan yalnızlık kelimesinin hangi bölümünü anlatacağımı belirteyim. Ben karşı cins olarak yazacağım. Yoksa yalnız değiliz. Biliyoruz. Her dakika her an yanımızda olan şeyler var ;) Detaya girmiyorum. Yardır Joooooo...

Buna tıklayarak arka planda çalın iyi gelir :)


Aga yalnızlık nedir biliyor musun ? bak şimdi. Telefonuna gelen mesajda " Allah Allah kim ulan bu" demektir. Turkcell Avea Vodafone her ne boksa sikeyim alayını. Bir anlamı yok. En yakın arkadaşından ya da sıradan birinden bilgilendirme mesajı da olabilir. Bir sik ifade etmez. Ama sen o mesajı o bakış açısıyla açtığın vakit yalnızsındır bebeğim benim :)... Heee şöyle de açabilirdin " Hmmm bakim ne yazmış " Al göt kafalı işte. Bu mantıkta açtığın sürece de yalnız değilsindir. Yani flört aşamasında bir yavru düşürmüşsündür, ya da sana yavşayan bir kız-erkek düşürmüş kur yapıyorsundur...

Yalnızlık neler getirir bize ? Tartışmasız ilk önce farklı bir bakış açısı getirir :) Nasıl ? Şöyle...

Şimdi gittin bir cafe ye oturdun bi kahve Corç dedin. Peki dedi gitti. Etrafı kesiyorsun şöyle bi . İşte yalnızlığın ilk adımı. Kendini ele verdin amk. Karıya kıza deli gibi bakıyorsun. Sonra gözün direkt bir çifte çevrilir. Birbirine umarsızca kur yapan iki geri zekalı görürsün, orada sevişseler bu kadar göze batmazlar. Kızdan gelen " aşkommmmm" kelimesine erkekten gelen " ama aşkııııoommm " sözü alayınızı sikeyim sözlerini ağızdan çıkartır.

Olayı küfür boyutuyla bakma, biraz içten ol. Ben şu an senin dış sesinim. Arthurrrr Arthurrrrrrrr (espriyi anlamadıysan aklını sikeyim ya of aç cem yılmazı iki izle )

Vizyona film girmiş mesela. Vay amk diye bakıyorsun billboardlara. Aklından ilk o hatun geçmiyorsa yalnızsın kardeşim. Yazık. Geç köşeye üzül gel. Yapacak bir şey yok ya da ne bileyim amk sms paketin bitmiyorsa eziksin kardeşim sen. Ezik lannnnn. Danasın sen. " Her yöne harcayacağınız 200 kısa mesajınız kalmıştır " dediğinde hassikkkkktirrrrrr diye bi tepki vermiyorsan yapacak bir şey yok gülüm. Aradığın kişiyi bulamamışsın....

Kriteri indirmekte önemli. Benim gibi mükemmel biri, mükemmel birini istiyor. O yüzden de bulamıyoruz :) En son bulduğum kişi mükemmel olacak galiba. Artık o da kaç yaşında olur bilemiyorum.

Bak güzel kardeşim. Cüzdanını aç bak. Bugün ya da bu hafta kaç para harcadın ve nerelere gitti. Eğer ortada kıza harcanan bir para yoksa manita yapabilme ihtimalin bile yoktur lan. İçler acısı bir durum. Allah düşmanımın başına vermesin ama sana vermiş. Üzüldüm bu duruma. Sana tavsiye veremeyeceğim, merhem olsa başıma sürerim.

Sana şuraya gidelim diye en son ne zaman teklif geldi bir kızdan ? Ohaaaa o kadar oldu mu ? Yazk karşime.



Aga zor iş yalnızlık ne bilim yatak hep dağınık, üst baş aşağıdakilerle orantısız. Sen şişhane giydiklerin tophane. Bu ay da kontöre gerek yok diye bakıyorsun ya da etrafı süzmekle meşgulsün. Arkadaşlarının arkadaşlarına oradan da onların arkadaşlarına kadar uzanmaya çalışıyorsun. Bilirim. Ama ne ilginçtir ki kız arkadaşlarının arkadaşları onlara göre hepppp çirkindir amk. Sana göre değillerdir. Sen daha iyilerine layıksındır. Heeeeee. Tamam.

Canım kim şu dersin. Yaaaaa çıktığı var. Hmmm Peki şu ? Ya o çok saçma bi kız ya. Peki oradaki ? o da dengesiz beee. Peki diğeri. Heee o da yeni ayrıldı. Ohaa amk. 4 te 0 mı ? Ölelim o zaman amk.

Bakarsın bakarsınnn bakarsınnnn. Elinde çay bardağı kaldırıp selam verecek duruma gelirsin artık. Heyyy güzel kız diyecek durumdasındır, ama o da ne. O kadar kesişmeye rağmen biri gelir dudağa bir öpücük. Hassiktirrrr yok artık bu da gitti.

Bildiğin mayın tarlası oynamak gibidir. Bayrakları dikersin dikersin dikersin. Sonra hepsi bir hatayla patlar. Kesin Ahmetler,Mehmetler,Hasanlar,Hüseyinler o kızın yanındadır sürekli takılrı ve içlerinden biri kızı kapar.

Pazar günleri evde oturmaktır yalnızlık, attığın kahkahayı sadece senin duymandır ya da anlattığın olayı sadece senin dikkatle dinlemendir. Kendi kendine konuşup bir tutam da hüzün içermektir yalnızlık. Bakma yalnızlık güzel şey dostum. Ama manita olduğunda öyle olmaz de mi çakkkkaaallllllll :D burak bu alengirli lafları :D yalnız oturmakmış kahkahaymış neymiş :D atacan hatunu koluna çıkacan gezecen bak bakim böyle şeyler söyler misin ! İyiymiş. bok iyi.

Ama gerçekten de çok salakça hareketler yapıyoruz yapılıyor yani.

Misaller çoğalır gider uzun uzadıya anlatmaya gerek yok. Ama sinema olayına her zaman tavımdır. Arkadaş nasıl bir çekim alanıdır orası ya. El önce iki parmak (işaret ve orta) parmaklar üzerinde yürümeye başlar. tırınırı tırınırı yürür. Sonra ilginçtir koltuğun başlığına gelir. Hoppppp yerçekimi ve kızın omzunda :Da hfbafas yarar beni. Kız kafayı çevirmez. Çevirirse yanlış anlaşılır hafiften gözle keser. Ama pür dikkat film izliyormuş numarası yapar. Erkek onu keser. O ara kızın duruma göre ya el oradan çekilir ki bu durumda el ele tutuşma durumu 1 ay kadar ileri bir tarihe ertelenmiş olur ya da çıkışta öpüşme başlar. Güzellllllll sevişin sevişin ( ersin korkut mod : on )

















11 Mart 2012 Pazar

hocam.com | Üyelik ve Bilgilendirme


Öncelikle seviyeli bir ortam olduğu için bunu blogumda paylaşmaktan dolayı herhangi bir çekince duymuyorum. Arkadaşlarımın aracılığıyla duyduğum sitede gerek bahsettikleri ortam gerekse yeni oluşturdukları arkadaşlık ilişkileri doğrultusunda düzenin ve ciddiyetin önemli olduğu bir site olduğu için bunu hem okuyucularımla paylaşıyorum hem de kalıcı olacağı için yazıyorum...

Neden üye olmak istiyorum ya da istiyoruz :

-Üniversite gençliğinin gerek bilgileri, gerekse potansiyeli yüksek zeka kapasiteleri doğrultusunda düzenli ve düzeyli sohbet ortamı
-Bulunduğunuz üniversitedeki insanlarla yakın iletişime geçebilme ve bilgi paylaşımı
-Arkadaşlarınızla hem sohbet hemde oyun oynayabilme
-İnsanları yanıltıcı kişisel bilgiler içermemesi ve kontrol edilmesi
-Herkesin rahatlıkla kayıt olamaması. - bu sayede ortamın seviyesi korunmuş oluyor -
-Sürekli olarak kontrol
-Rahatsız edici durumlarda müdahale - ki sosyal paylaşım sitelerinde bu söz konusu değildir-

Üye olunduğunda bunlara erişebilmekle beraber aslında insanın kendi kişisel gelişimi açısından da doğru kişilerle arkadaşlık ederek kendine de faydası dokunacaktır. Gerek kafa dağıtacak gerekse bilgi paylaşımı yapacak bir çok insanla beraber olmak boş durumlara göre her zaman çok daha akılcı ve faydacıdır.

Bazıları sosyal sever...

Hocam " Bazıları Sosyal Sever

7 Mart 2012 Çarşamba

Dünya Kadınlar Günü | Kadınlar candır, canandır...

Abi bunu herkes bilir. Ben kızları seviyorum. eeee abazan heeee falan. Lan ne alakası var erkekleri mi seveyim ? kızları seveceğim tabii..  Abi güzel yaratıklar gerçekten bak. Ses tonları güzel, yüzleri güzel, ne bilim vücutları güzel. Tamam biz erkeğiz diye böyle düşünüyor olabiliriz ama kızlarda kızlara güzel gelebilir kötü anlamda anlama göt yani "aaaa canım ne kadar tatlısınnnnnn" diyorlar ya öyle.

Sarışını, kumralı, kızılı, esmeri. Hepsi ayrı ayrı ayrı güzel canlılar. O parmaklarına sürdükleri ojeler, rujlar ne bilim adını sanını bilmediğim bi ton şey var. Bakımlı olanları özellikle bir tanedir, incidir , papatyadır. Seviyor sevmiyor yapmadan seviyor çıkartırsın o derece tatlı şeylerdir. O çay içişleri falan böyle kibardırlar oturuşları. Dünyaya asil gelmişler abi.

Sen hiç osuran kız gördün mü ? Geğiren falan. Erkeklere has bu özellikler. Tamam lan gerilme bişi demiyorum. Kızlarda yapıyorlar ama bunu dışarıda yapmıyorlar abi. Hatta bence kadınlar tuvalete falan gitmiyor. Ne bilim abi insan hiç o olayları düşünmüyor, düşünmedim bu zamana kadar. Makyaj yapmaya gidiyorlardır diye tahmin ediyorum makyajsız gelince elini yüzünü yıkadı diye avutuyorum kendimi. Bugün metrobüste karşıma oturan çocuklar yaptı herhalde bir saldılar, yıldızları saydım ya böyle. Kitap okuyordum -kitap okuyorum kahretsinnn :p- harfleri falan yer değiştirdim tersten okumaya başladım. Burun deliklerimi tıkasam da fayda etmedi. Sonuçta bu hava bir şekilde ciğerlerime girecek yani. Abi sonra 48 e bindim. Sarışın bi hatun. Sarışınlar hep dikkat çeker değil mi genşşşlerrrrr ?? :) neyse oturdum yanına bi artistlikler yapıyorum fırlamalıklar falan-atıyorum şu an son otobüs için baya koşturdum götümden nefes alıyordum neredeyse- sonra baktı bana çok tatlısın öpüşelim mi dedi-yuh çok attım- yok demedi ama bir güzel kokuyor bebeğim yaaaa mis mis. Soracaktım bağyan şu kokunun adını söyleyin de alayım evde akşam sıkar yatarım yalnızlığıma bir çare olur bari diye. Diyemedim. uff sanane be slk .d.d.d der diye vazcaydım. Vazcayabiliyorum.

Tatlı çocuklar vardır bir şey demiyorum. Ben tatlı bi çocuğum mesela, azıcık yağuşukluyum falan. Ama kimsenin odasında posterim yok. Bi Ronaldinho olamadım mesela. Çirkin mirkin ama kızlar pervane yani. Millet onu hep gülümsüyor zannediyor ama o dişleri kapatamadığı için ağzı açık ayran delisi gibi kalıyor ağzı. Şans yani kader kısmet bu işler.

Tamam tüm çaba karşı cinse kendini beğendirmek için kabul ediyorum. Yani kız erkeğe erkek kıza - başka ne olacaktı - ama ne bilim yani abi şunu düşün. Yaratan öyle bir yaratmış ki delisi oluyorsun o kızın ya. O elbiseyi giyince o gülüşü atınca onu gördüğünde bilmem kaç bpm hızında atıyor. Ama kız öyle yapmıyor. hııı hoş çocuk  ayol bak geliyor. bu ne lan. bu mu . hoş mu sadece. lan biz deliriyoruz seni görünce sen sadece hoş çocuk. Ayy kız tatlı çocuk haa zeki de. Yani daha iyisi yok bunla yetinelim der gibi. Biz : " abi ben biliyorsun herkesi sevemiyorum ve bu çok güzel yaaa" diyerek bilmem kaç gece alkolle sabahlıyoruz. Ama olsun. Sen güzel kalmaya devam ettiğin sürece benim canımsın ey güzel kız.

Ey güzel kız. Biliyorum ki yanındaki çirkin çocuk kuzenin ya da herhangi bir akraban değil. Senin güzelliğinde hem fikir olan herkes yanında onun yerine kendisinin olması gerektiğini düşünüyor. Bunu aklına koy. Hani eğer akraban falansa gezme abi tek gez bizde ihtimalimiz olduğunu bilelim :) ahhaha

Erkekleri çok küçük düşürüyorsun amaaa. Oğlum çaktırma bugün onların günü ;) Ama yanlışsam yanlışsın de. Adam Truva Mruva savaşlar yapıyor bir sarışın bebek için, Hürrem Mürrem için ne olaylar oluyor. Kadınlar melek melek. Şeytanda bir melek bro dediğini duyar gibiyim. O da senin ayıbın kanka. Bence şeytan değiller. Ama damarına basma. Şeytanın bile pabucu dama.

Büyük saygı duyuyorum kızlara. Seviyorum abi. Bizim de anamız bacımız var yani. Bacım yok ama yiğenim var sayılırsa o da bacı. Yani ben anneme bir şey dendiğinde sinir küplerine biniyorsam herhangi bir bayana dendiğinde de aynı tepkiyi veriyorum. Bir erkek bir bayanla laf düellosuna girmez. Tamam bazen kadınlar gerçekten çirkefleşiyor biliyorum damarına damarına basıyor insanların. Ama olsun abi kadın fena rezil oluyor o durumda ve insanların sessiz kalması beni üzüyor.

He aklıma gelmişken lan. Bazı kızlar da çok şanssız. Bak bence model denilen bağyanların bazıları güzel değil abi. Tuğçe Kazaz tapılası bir kadın. İddia ediyorum ve ömrümü uğruna adayabilirim. Ama ne bilim var yani baya bi halt olmayacak modeller. İşte onlar şanslılar ama dön bak etrafına. Burger King de çalışan bir kızı kesmiyorsun mesela. Erkeğin kalbine giden yol midesinden geçer, eeee hatun yemeğini veriyor önüne içeceğini veriyor ayı. Noldu ? Yok öyle bir şey. Biraz dön bak etrafına işte. İşte o kız şanssız abi. Biri elinden tutsa çıkarsa yukarı bu durumlar olmaz hakkettiği yerde olabilir. Bundan sonra iyi bak. Çalışan kıza saygım var. Doğru insanın dikkatini çekmiyor ama ön yargılarını yık.

Konu uzar gider, biraz yavaş yazıyorum aklıma gelsin diye. Kahvem de bitti :(

Küçüklüğümüzden beri biz hatun peşinde koştuk. Yalan yok erkek peşinde koşan hatundan haz etmem. Ama hatunda hoşlandığını belli edecek ki erkekte adım atsın, atsın da buralara nasıl geldik ya.

Neyse çevrenizdeki kızların kıymetini bilin, çiçek onlar, nadide bir orkide olabilir mesela. bu lafa da çok tavım cidden araştırmak lazım bu orkideyi. Bir gün onlar da anne olacak canlar ;) Sizin de kızınız olabilir yani. En azından evlenme ihtimaliniz %80 falandır herhalde. Dolayısıyla bir hatununuz olacak. Hayat size güzel lan ne güzel valla.

He bu arada küçük bir anektod aktarmak isterim. İslamda kadın yüceltilmiştir ;) hiç peygamberin annesi küçültülebilir mi ;) aktarmak istedim var bazı densizler bilmeden konuşuyorlar.

Ama işin ilginci çevremde hiç kapalı bağyan arkidişim yoğ ya. Neden bilmiyorum. En azından şu anda kapalı bir kızla çıkmam sanırım. Şu an o saçlarını omzuna doğru atışları benim daha çok hoşuma gidiyor. Hafif makyaj falan. Lan biz yakışıklıysak yakışıklıyız değilsek değiliz ha. Bak dikkat ettin mi bizde bi artı olmuyor :) Kızlar iki ayna yardımıyla +2-3 puan kazanıyor. Size puğanım 9 kanka.

Bak mesela aklıma geldi konu uzadı biliyorum baydı seni de ama, güzel şeyleri hep kadınlar yapıyor. Futbol kadınlarda çok az popüler. Kaba bir oyun abi yapma lütfen. Basketbol biraz estetik gibi ama gibi işte. Ne bilim gerisini sen düşün abi, ben reklamlarda kadın olduğu zaman izliyorum. Erkeğin neyini izleyeyim, geçerim aynaya kendime bakarım bakmak istesem. Ama bi Demet Evgar iyidir mesela. İnsana browni aldırır.

Not Ebru Polat çirkindir. Hilal Cebeciyi takip etmiyorum. Cicişler salaktır.  Kısacası normal bir insanım...

Saygılar... Her yazımın olduğu gibi bu yazımında devamı olabilir. Takipte kalmak senin en doğal hakkın.

Tüm güzel hatuncukların, sevebileceğim, sevilebileceğim, sarışının esmerin kumralın kızılın ne bilim otobüste sağda solda gördüğüm kızların özellikler güzel kızların bayanlar gününü kutlarım. He burada "sağ ollll" diyorsan güzelsindir. Çirkin olup yine diyorsan kendinle bir muhasebe yapma zamanın gelmiştir canım. Bir erkek olup diyorsan hormon tedavisi öneriyor daktırlar.

Canımsınız kızlar. Seviyorum sizi. Kendinize iyi bakın olur mu ? Allah 1 erkeğe 10 20 30 kız düşmesini nasip etsin o günleride bize göstersin. Türkiye de maalesef 35 milyon erkek 35 milyon kadın varmış. Nasıl seviştiyse bizimkiler hep orantılı. Tabi duaları ona göre yapıyorlar. " Allah'ım bi erkek bi kız çocuk yuaaa noooloooorrr amin"

Kalın sağlıcakla.

26 Şubat 2012 Pazar

Aşk Nedir ? Neler Hissederiz ?

harbiden aşk ne ki lan ? yani neden aşık olur ki bir insan ? neden deli gibi bağlanır ve bunu isteye isteye yapar ? Onlarca güzel kız varken etrafında sen sadece birini beğenirsin. Sadece biri sana aşık olabileceğin izlenimini verir ve sen o ne derse o olursun. O ol der. Sen olursun...

Fena duygusal modlara girersin. Az çok yazabiliyorsan şiir yazarsın, olmadı açar okursun. Canımlar cicimler havada uçuşur ama sen hep daha farklı kelimeler ararsın. O bilmese de sen aslında o olmuşsundur. Sen istemesen de, sen O'sundur..

Gariptir. Sevgine karşılık alamamak çok daha gariptir. Sanki yanmakta olan sobaya odun atmışcasına yanarsın daha çok. Sonra söylediği her söz kömür olup o sobaya girer. İçin için yakar seni. Sen için için yanarken üstelik...

O neleri sever sen iyi bilirsin. Belki o bilmez, ama sen bilirsin. Bilmelisin. Bu yaptıkların yeri geldiğinde belki gözünde kıymet kazandıracaktır sana. Ama yok. Kazanmaz kazanmadı kazanmayacak. Sen onun istediği gibi de olsan, sen o da olsan, o sen olmayacak...

En sevdiği şarkıyı bilirsin, en sevdiği çikolatayı, yürüyüş şeklini, dansı sevip sevmediğini, tuttuğu takımı, çayı mı sever kahveyi mi ?, saçını boyatmayı hiç düşünüyor mu ? peki annesine mi babasına mı benziyor ? nerede oturuyor ? arabaları var mı ? pazar günleri pikniğe gider mi ?...........

Bilirsin. Bunların hepsinin cevabını bilirsin. Pazar günleri pikniğe gitmiyorsa sen arkadaş ortamınla ayarlarsın, nerede oturuyorsa orada turlar kapısına kadar gelip kalbinde ki sözleri kapıya bırakıp gidersin... O sesleri O görmez, ama sen rahatlarsın. Dansı seviyorsa partneri olabilme ihtimalin doğmuştur, çayı seviyorsa elinde bir çayla gidersin yanına... Bak bende çay severim der gibi adeta. Saçını boyatmayı seviyorsa rengini öğrenir ona en güzel rengin boyatmak istediği renk olduğunu söylersin. Yok boyatmıyorsa da, ben hep sadelikten yanayım der gönlünü almaya çalışırsın.

Dostum, sen bilirsin de o seni bilmez. Mesele orada kopar işte.Senin soru işaretlerinin silinmesi için bir O gerekirken, onun mutlu anlarında bir sen yoksundur. Senin olduğunda mutluluk ona uğramayacaktır. Çünkü O'na göre mutluluk bir başkasındadır...

Neler yapmayı planlamadın ki onun için ? Belki de bu zamana kadar en çok sen sevecektin onu, en çok sen dinleyecek en çok sen ilgi gösterecektin. Ona bir göl başında çayınızı yudumlarken en güzel sözcükleri söyleyip şımartmak isteyecektin. Kaprisleri tripleri olsun ama yanımda olsun diyecektin. Oysa o şu anda ona zarar vereceğini bildiğin kişilerle. Çünkü senin kadar sevemeyen herkes ona aslında zarar vermekte...

Karşılık alsan da almasan da attığın adımlar hep geriye. Aşk dediğin üç beş kısa mutlu andan ibaret. Görürsün, bu birincidir. Adını öğrenirsin bu ikincidir. Selam verirsin ve alırsın bu da üçüncüdür. Dördüncüsü ve beşincisi senin harap olduğun dönemlerde onu kısa da olsa gördüğün andır.

O da seni sevse... Emin ol senin kadar sevmeyecek tamam dostum biliyorumm anlıyorumm seniiii. Tamam evett... Ama senin yarın kadar sevse. Ne değişecek ? Onun için kurduğun güzel hayalleri o yine senin için kurmuyor olacak. Aslında O'nun seni sevdiğini düşündüğün anlar var ya, işte onlar senin tek taraflı aşkının olduğu anlarla yani yukarıdakilerle aynı. Tek farkı biraz daha çok görüyorsun bu...

Garip ben anlamlandıramıyorum. Neden ısrarla bir kişiye bağlarız hayatımızı. Onun eksenine göre yaşar müptelası oluruz. Doğru mudur ki ? Neden bir bağlılık serüveninin içine dahil oluyoruz ki ? Küçük bir hikaye olarak yazsalar girdiğimiz bu ilişkiyi nasıl sonlandırırdı yazar ? Bırak abi Türk sineması değiliz. Tabii ki mutsuz...

"Bütün aşklar mutsuz mu yeaaaaaa" ... hmmm cicim aylarındasın. öpüş yiyiş. bitsin bunlar ben görürüm seni..

Bana bir kızdaki parfüm kokusu çok çekici geliyor mesela. İnanılmaz derecede hoş geliyor. Ama bir kızdaki onlarca şeyde inanlmaz derecede itici geliyor. Ben görür hoşlanırım. Aşkı karşı taraf yaptıklarıyla yaratır. Onun dışında "sevmek" evet var, "aşk" hayır.

Bence sürekli "aşk" kelimesine bağlı kalmakta yanlış. Ama sevince de seviyor adam be abi. Sevilmez mi. O saçlar, o gözler, o tarz, o sözler. Sen dünyanın en tatlı en güzel kızı değilsin. Ama unutulmasın ki benimde kendime ait bir dünyam var. Orada "en" olmak istersen buyurursun...

Saygılar canlar, ciğerler. Aşksız kalmayın lan. Seviyorsanız gidin konuşun

25 Şubat 2012 Cumartesi

Yaşamı boş hissettiğinde...

boş hissettiğim zamanlardan biri. Yazmak iyi geliyor bazen. Ne bilim bir başkasına da çizmek falan iyi geliyordur. Fotoğraf çekmeyi de seviyorum mesela. Çok saçma sapan şeyler var ama ya. Nasıl kasıyoruz kendimizi. Hep ilgi çekmek için yapıyoruz, hep beğenilme güdüsü. Kim beğenecek ne için ?

Boş çok olay var. Küçük şeyleri büyütüyoruz, büyük şeyleri önemsemiyoruz. Kıskanıyor, kıskanılıyoruz. Dolu bir hayatı boşa geçiriyor, sonra da boşalttığımız hayatı dolulaştırmaya çalışıyoruz. Garip varlıklarız. 3 günlük dünya diyoruz. Dün gitti, bugün bitti, yarın ? Bilmeden yaşıyoruz amk...

Küfürde güzel şey. Seviyorum bazen, rahatlatıyor beni. Deniz havası koklamakta güzel mesela. Elinde bir not defteri, her şeyi not eden adamı da seviyorum ben.

Hep korkuyoruz mesela bir şeylerden. Kimisi inancı gereği korkuyor bir şeylerden. Kimisi notlarından korkuyor, kimisi ailesinden, kimisi bilmem neden korkuyor... Kimine cin dediğinde uzaklaşıyor kimine birinin ismini söylediğinde suratını ekşitiyor. Kimse memnun değil aslında yanındakinden...

Sürekli değiştirmek istediğimiz bir olgu içindeyiz. Oturduğumuz koltukları değiştirir gibi değiştiriyoruz hayatımızdaki ilkeleri... Soluduğumuz havayı değiştirir gibi fikirlerimizi değiştiriyoruz. Madem bu kadar kolay değiştireceğiz ne diye kuruyoruz onları ?

kimisinin bara gitme amacı farklı, kimisinin farklı mesela. Malum biri karşı cinse odak noktası olmak isterken, kimisi odak noktadan kaçmak istercesine gelir. Biri alkol oranı yüksek şeyleri tercih ederken diğeri tamamen fiyatına uygun seçer. Aslında hep bir kısıtlama içerisindeyiz.

Kim o ? der gibi biri bekliyor sanki bizi. Attığımız her adımda kim o ? diyor. Biz de her seferinde bir açıklama yapma gereği duyuyoruz. Neden ? Neden isteyerek seçemediğin ailene bir açıklama yapmak zorunda kalıyorsun ? ya da istemediğin bir adı kullanmak ? istemediğin bir simayı. İstemediğin kıyafetleri kullanıyorsun ?

hep bir şeylerden sorumlu olma çabası içindeyiz ya. o da garibime gidiyor. Sorumlu olduğun her şeyde daha çok stres ve bunalım geçiriyorsun. İnsanlarla uğraşmak kadar iğrenç bir şey yokken neden insanlarla uğraşmayı tercih ediyoruz ki ? Belki de aptal insan hepimizden daha akıllıdır değil mi ? Matruşka misali içinden ne çıkacağı belli düşünceler sararken etrafımızı, hep bir plana hazırlıklıyken bu insanlar sadece dışını görür. Belki de budur mutluluk ? Hissiyatını bilmeden hareket etmek...

mesela şeyde var bak. bisiklet binebileceğimizi düşünmek, iyi futbol yada kavga edebileceğimizi düşünmek, denize girmeden daha yüzebileceğimizi iddia etmek. Garip değil mi ? hepimiz böyleyiz. İçimizden "aslında yaparım" derken yapılamayacağını ancak içinde bulununca anlıyoruz. En yakınımdaki insanlardan birinin boğulmak üzere olduğunu görünce fark ettim bunu, boğuluyordu. Yine en yakınımdaki bisikletten düşüp arabanın altında kalacakken son anda kurtuldu. Halı sahada futbol oynayamayan adamın evde karısının yanında TV ye bağırıp ders vermesi de cabası değil mi?

ya anlamsız bazen hayat. Sorguluyor insan kendini. Olaya dini boyuttan bakma abicim, bırak şimdi. Daha standart şeylerden bahsediyorum. Mesela şu an bunu okurken kullandığın ekran-monitör vs-. Elin gavuru yıllarını harcayıp yapıyor. Sen çalışma mantığını anlamadan basıp parayı alıp kullanıyorsun. Bozulunca atıyorsun.

hiç tanımadığın birinin doğum gününü facebook gibi bir ortamda kutluyorsun mesela. Zorunda mısın ? sırf nezaket olsun diye. Ama o seni gördüğünde hatırlamayacak bile biliyorsun. Çünkü profilinde yüzlerce kişi senin yazdığın şeyi yazdı. Peki farklı olmak için yazdığın yazıya ne demeli ? ya da içten olduğunu düşündüğün canımlı cicimli laflara. Sahte yani. Gerçekten kutlamak istesen ararsın sorarsın gider görürsün. Kandırma kimseyi.

Hocalara yaranmakta aynı olay. Aklıma geldikçe yazıyorum lan planlı değil bunlar. Öyle liseli triplerine de girmiyorum. harbi şu an kendi yaptığım şeylerde olduğu için içinde içtenlikle yazıyorum. biraz daha " iç " kelimesi geçen şeyler yazarsam kusacağım. Neyse iki puanlık not için tonca yalaklık yapılıyor. Hem sen yapıyorsun hem o bundan memnun oluyor. Bir de sonunda siktir git buradan der bakışı ve sözleri. Göt olduğunla kalıyorsun. O da biliyor arkasından yediği küfürleri. Sende biliyorsun sana posta çekeceğini. Ama sırf ceza almamak için onun giderine saygı gösterirmiş gibi davranabiliyorsun. Mantıklı mı ? Kim neye karar verebiliyor ki ?Sen okul öğrenimin boyunca atıyorum üniversitede aldığın 50 toplam dersin hepsini bilebilecek misin ki ? Hiç mi seni alakadar etmeyen ders olmayacak....

hep istediğimiz şeylerin en güzelini istiyoruz. Peki biz en güzeline layık mıyız ? yada layık olmanın sınırını kim belirleyebiliyor ? Aldığın bilgisayar hep en iyisi olsun istiyorsun, araba vs. Peki paran var mı ? Peki neden para ? Felsefik konuşmuyorum lan. Lidyalı piçlerde değil sorun. Sorun bir alış veriş mantığının kurulmasında. Hep bir çıkara dayalı lan. Düşünsene,  adama 10 lira fazla versen kabul eder, ama desen ki 10 liram yok. Güle güle der. Demez mi ? Gir bakalım alt kattaki bakkala ne diyor.

İnsan neden hayvanları bu denli sever ? Kendilerine göre yontabildikleri için mi ? yemini ver seni sevsin. Bunu anlamıyorum işte. Zararsız şeyler ondan seviyoruz denebiliyor. Tamam da yararı sadece seni ruhani olarak rahatlatmak olabilir. Yararı da yok ki. Risk almayı sevmiyoruz bence. İnsanlar hep bir risk temsil ediyorlar bize. Kalp kırabiliyor, bizleri kendi işleri için kullanabiliyorlar. Ama biz yukarıda da söylediğim gibi onlara kendimizi beğendirmek için de elimizden geleni yapmıyor muyuz ? Mesela ben, bunu yazıyorum ama belki rol yapıyorum yani. Aaa çocuğa bak desinler diye. İşte bir kedide köpekte bu duyguyu bekleyemediğimiz için seviyoruz bence. Piçler rol yapmıyor.

hafif yağmur rahatlatırken bizi, sağanak yağmur neden ıslatıyor bizi ? neden rahatsızız ? İkisi de aynı amaç için düşerken biz farklı anlamlar yüklüyoruz onlara.

Peki neden ağlıyoruz ? bizden kopmak isteyen insanlara neden güle güle demek yerine yaşlarımızla gül besliyor veriyoruz ? Neden onların yaptığı saçmalıklar bizi çok sinirlendirebiliyor. Onların farkları ne ? Biz neden onlarla daha samimiyiz de diğer insanlarla uzağız. Yürürken karşıdan gelen insana selam versek neden bize ters ters bakar ki ? Yaratılışımız aynı değil mi ? Hep bir sorgulama içindeyiz. Hep insanları daha detaylı tanıma mantığındayız. Oysa iki üç kere gördüysen bu güzel sözcükler kullanmana sebep olabilmeli.

Neden günaydın diyoruz diye girmiyorum abi olaya ben. Sorguladığım şeyler şu an bana göre mantıklı. Sadece hep bir barikat çekiyoruz önümüze. Hep bir setimiz var ve ona göre yaşantımızı şekillendiriyoruz. Bizden farklı olanları yadırgıyoruz ve bulunduğumuz dairenin dışına çıkartıyoruz. Belki de o doğrudur ? Sen bu zamana kadar ne kazandın da onun yaptığını yargılıyorsun ?

İnsanlara hep bir dar kalıp içinde olmak öğretiliyor. Oğlum- Kızım şunu yapma. Peki neden ? sana yakışmadığı için mi ? Peki yaşamadan nasıl öğrenilebilir bu tarz şeyler ? Hep bir kendimize göre değiştirme çalışması içindeyiz çevremizdekileri. Kimse bize uymuyor, biz kimseye uymuyor.

yaşamıyoruz lan aslında. Ciddiyim bak. Heee ruh muh. Öyle değil göt. Özgür müsün ? İstediğini yapabiliyor musun ? Tam özgürlük demiyorum bak. Mutlu olmak özgürlüktür mesela. Ama üzgün olduğun çok an var sende biliyorsun. Şu an dışarıya çıkıp istediğin gibi dolaşabiliyor musun ? Evdekiler basıyor azarı. Yada evine arkadaşın gelebiliyor mu ? Mahalle baskısı değil mi ? Sanki herkes herkesle yatıyor gibi ;)

mesela kalp kırmak çok kolay arkadaş. Fanatizm denilen bir olgu var. Daha neyi savunduğunu bile bilmeyen insanlar bir partiyi destekleyip onu desteklemeyenleri dışlama küfretme içerisinde ya da Galatasaray Fenerbahçe Beşiktaş gibi saçma sapan mantıklar yüzünden sürekli görüştüğü insanlara laf söyleyebilen insanlar var. Anasına bacısına sövüp dövebilecek inanlar. Güzel mi ? Mantıklı mı ? Niye amk ? Beraber içtiğin iki bardak suyun hatrı yok mu ?

Saçmayız lan. Konu çok uzuyor. Okumazsan okuma. Ben sadece yazmak istiyorum akşam akşam. Belki şimdi kahvemi de yaparım. Sen buraları okumaya başladığında bitirmiş olurum...

İstediğin kız ya da çocuk seninle sevişme ihtimali olmayınca kendini aciz gibi yada nasıl söyleyeyim çirkinmiş gibi görüyorsun ya. Yapma bunu dostum ya. Cidden. Herkesin standartları vardır. Aşma kendini. Demek ki para çokomel eğrisinin mantığını kapamamışsın. Ayrıca bence bir kız istediği her erkekle de yatabilme potansiyeline sahiptir ;) Denemesi bedava...

Oluruna bırak diyor ya Sıla. Bırakamıyorsun. Rahatlaman lazım. İyi ve kötü şeyler çıkıyor karşımıza. Sadece biz ayıramıyoruz. İhtimallerimizi kısaltıyoruz. Yine böyle hissettiğim bir günde yazacağım. Burada olursan sevinirim.

24 Şubat 2012 Cuma

Net ortamında karşı cinse ulaşmak...

Öncelikle yazıma hedefime ulaşarak yazdığımı belirtmek isterim. Yani bu biraz stratejik bir harekette olabilir kabul ediyorum...

Abi teknolojinin nimetlerinden de faydalanmak gerekir bence yani. Ne bilim pat diye gidip biriyle konuşulmaz. Ne o öyle. Selam ben Kıvanç Tatlıtuğ uuu beybi mi diyeyim. Denmez ya da bir kızın ağzından heyyyyy ben Adriana naber...

Yok yani o yüzden artık facebook twitter gibi uygulamalar insanların karakterini yansıtıyor. Yani bul ekle ve kimmiş öğren.

Bir de hoşlandığın kişiyi arıyorken çok fena ya.... " İlişkisi var "... Hemen ağızdan şu duyulur. "Vay amk kapmışlar lan"

Kaparlar, bırakmazlar. Sen bakarsın onlar bakmaz. Neyse kısmet dersin geçer gidersin çoğu zaman...

Araştırması güzeldir ama. Heyecanlı ve panik havasıyla karışık. Karlı bir günde yürümek gibi. "Acaba düşer miyim ? " düşüncesiyle tedirgin adımlar ama çabuk gitmek istercesine...

Neyse araştırmaya karşı cinsin ilk görüldüğü mekandan başlanılır. Grupsa gruptan, sınıfsa sınıftan vs. .Daha sonra oradan indirgersin olayı ve bulmaya çalışırsın...

Bir de şunu anlamıyorum. Köpekli kedili profil fotoları. Sanki hesabı kedi açmış gibi gülümsüyor. Adı sanı var ama. Lan iyi de nereden bulacaz kızım seni ? olaylarr olaylar

Aga bizde şimdi o herkese selam verip yazan tiplerden değiliz biliyon mu :) o yüzden istiyoruz ki kendi oturaklı düşünce yapımıza göre biri olsun. Su testisi su yolunda kırılır sonuçta ;) O tiplerinde sonunu görüyoruz.

Abi araştırmışlar. İnsanın karşısına %80 ihtimalle biri çıkarmış böyle. Amk orada bile %20 yi çalmışlar ya. Neyse ikinci şansın %30 larda falanmış. Eneeeeee... Gittiyse boku yedin panpa...

Biz de diyoruz ki ya buysa ? lan öyle diye diye de hep takılıp durduk ahahah :D

Neyse sonra araştırılır facebooktan twitterdan ve bulmaya çalışırsın. Bulunca şöyle bi bakarsın profil fotoğrafına ve orada kalırsın öyleceeee. İşte bu da filmin sonu...

eee Arkadaş olarak ekle ??? Takip Et ??? yok öyle bir şey :) ne o öyle. Yakışmıyor bize. Neyse filmin devamı olursa anlatırız. :) Ama sanmıyorum ahhaha :)

Başka bir platonikte görüşmek dileği ile :)