26 Şubat 2012 Pazar

Aşk Nedir ? Neler Hissederiz ?

harbiden aşk ne ki lan ? yani neden aşık olur ki bir insan ? neden deli gibi bağlanır ve bunu isteye isteye yapar ? Onlarca güzel kız varken etrafında sen sadece birini beğenirsin. Sadece biri sana aşık olabileceğin izlenimini verir ve sen o ne derse o olursun. O ol der. Sen olursun...

Fena duygusal modlara girersin. Az çok yazabiliyorsan şiir yazarsın, olmadı açar okursun. Canımlar cicimler havada uçuşur ama sen hep daha farklı kelimeler ararsın. O bilmese de sen aslında o olmuşsundur. Sen istemesen de, sen O'sundur..

Gariptir. Sevgine karşılık alamamak çok daha gariptir. Sanki yanmakta olan sobaya odun atmışcasına yanarsın daha çok. Sonra söylediği her söz kömür olup o sobaya girer. İçin için yakar seni. Sen için için yanarken üstelik...

O neleri sever sen iyi bilirsin. Belki o bilmez, ama sen bilirsin. Bilmelisin. Bu yaptıkların yeri geldiğinde belki gözünde kıymet kazandıracaktır sana. Ama yok. Kazanmaz kazanmadı kazanmayacak. Sen onun istediği gibi de olsan, sen o da olsan, o sen olmayacak...

En sevdiği şarkıyı bilirsin, en sevdiği çikolatayı, yürüyüş şeklini, dansı sevip sevmediğini, tuttuğu takımı, çayı mı sever kahveyi mi ?, saçını boyatmayı hiç düşünüyor mu ? peki annesine mi babasına mı benziyor ? nerede oturuyor ? arabaları var mı ? pazar günleri pikniğe gider mi ?...........

Bilirsin. Bunların hepsinin cevabını bilirsin. Pazar günleri pikniğe gitmiyorsa sen arkadaş ortamınla ayarlarsın, nerede oturuyorsa orada turlar kapısına kadar gelip kalbinde ki sözleri kapıya bırakıp gidersin... O sesleri O görmez, ama sen rahatlarsın. Dansı seviyorsa partneri olabilme ihtimalin doğmuştur, çayı seviyorsa elinde bir çayla gidersin yanına... Bak bende çay severim der gibi adeta. Saçını boyatmayı seviyorsa rengini öğrenir ona en güzel rengin boyatmak istediği renk olduğunu söylersin. Yok boyatmıyorsa da, ben hep sadelikten yanayım der gönlünü almaya çalışırsın.

Dostum, sen bilirsin de o seni bilmez. Mesele orada kopar işte.Senin soru işaretlerinin silinmesi için bir O gerekirken, onun mutlu anlarında bir sen yoksundur. Senin olduğunda mutluluk ona uğramayacaktır. Çünkü O'na göre mutluluk bir başkasındadır...

Neler yapmayı planlamadın ki onun için ? Belki de bu zamana kadar en çok sen sevecektin onu, en çok sen dinleyecek en çok sen ilgi gösterecektin. Ona bir göl başında çayınızı yudumlarken en güzel sözcükleri söyleyip şımartmak isteyecektin. Kaprisleri tripleri olsun ama yanımda olsun diyecektin. Oysa o şu anda ona zarar vereceğini bildiğin kişilerle. Çünkü senin kadar sevemeyen herkes ona aslında zarar vermekte...

Karşılık alsan da almasan da attığın adımlar hep geriye. Aşk dediğin üç beş kısa mutlu andan ibaret. Görürsün, bu birincidir. Adını öğrenirsin bu ikincidir. Selam verirsin ve alırsın bu da üçüncüdür. Dördüncüsü ve beşincisi senin harap olduğun dönemlerde onu kısa da olsa gördüğün andır.

O da seni sevse... Emin ol senin kadar sevmeyecek tamam dostum biliyorumm anlıyorumm seniiii. Tamam evett... Ama senin yarın kadar sevse. Ne değişecek ? Onun için kurduğun güzel hayalleri o yine senin için kurmuyor olacak. Aslında O'nun seni sevdiğini düşündüğün anlar var ya, işte onlar senin tek taraflı aşkının olduğu anlarla yani yukarıdakilerle aynı. Tek farkı biraz daha çok görüyorsun bu...

Garip ben anlamlandıramıyorum. Neden ısrarla bir kişiye bağlarız hayatımızı. Onun eksenine göre yaşar müptelası oluruz. Doğru mudur ki ? Neden bir bağlılık serüveninin içine dahil oluyoruz ki ? Küçük bir hikaye olarak yazsalar girdiğimiz bu ilişkiyi nasıl sonlandırırdı yazar ? Bırak abi Türk sineması değiliz. Tabii ki mutsuz...

"Bütün aşklar mutsuz mu yeaaaaaa" ... hmmm cicim aylarındasın. öpüş yiyiş. bitsin bunlar ben görürüm seni..

Bana bir kızdaki parfüm kokusu çok çekici geliyor mesela. İnanılmaz derecede hoş geliyor. Ama bir kızdaki onlarca şeyde inanlmaz derecede itici geliyor. Ben görür hoşlanırım. Aşkı karşı taraf yaptıklarıyla yaratır. Onun dışında "sevmek" evet var, "aşk" hayır.

Bence sürekli "aşk" kelimesine bağlı kalmakta yanlış. Ama sevince de seviyor adam be abi. Sevilmez mi. O saçlar, o gözler, o tarz, o sözler. Sen dünyanın en tatlı en güzel kızı değilsin. Ama unutulmasın ki benimde kendime ait bir dünyam var. Orada "en" olmak istersen buyurursun...

Saygılar canlar, ciğerler. Aşksız kalmayın lan. Seviyorsanız gidin konuşun

25 Şubat 2012 Cumartesi

Yaşamı boş hissettiğinde...

boş hissettiğim zamanlardan biri. Yazmak iyi geliyor bazen. Ne bilim bir başkasına da çizmek falan iyi geliyordur. Fotoğraf çekmeyi de seviyorum mesela. Çok saçma sapan şeyler var ama ya. Nasıl kasıyoruz kendimizi. Hep ilgi çekmek için yapıyoruz, hep beğenilme güdüsü. Kim beğenecek ne için ?

Boş çok olay var. Küçük şeyleri büyütüyoruz, büyük şeyleri önemsemiyoruz. Kıskanıyor, kıskanılıyoruz. Dolu bir hayatı boşa geçiriyor, sonra da boşalttığımız hayatı dolulaştırmaya çalışıyoruz. Garip varlıklarız. 3 günlük dünya diyoruz. Dün gitti, bugün bitti, yarın ? Bilmeden yaşıyoruz amk...

Küfürde güzel şey. Seviyorum bazen, rahatlatıyor beni. Deniz havası koklamakta güzel mesela. Elinde bir not defteri, her şeyi not eden adamı da seviyorum ben.

Hep korkuyoruz mesela bir şeylerden. Kimisi inancı gereği korkuyor bir şeylerden. Kimisi notlarından korkuyor, kimisi ailesinden, kimisi bilmem neden korkuyor... Kimine cin dediğinde uzaklaşıyor kimine birinin ismini söylediğinde suratını ekşitiyor. Kimse memnun değil aslında yanındakinden...

Sürekli değiştirmek istediğimiz bir olgu içindeyiz. Oturduğumuz koltukları değiştirir gibi değiştiriyoruz hayatımızdaki ilkeleri... Soluduğumuz havayı değiştirir gibi fikirlerimizi değiştiriyoruz. Madem bu kadar kolay değiştireceğiz ne diye kuruyoruz onları ?

kimisinin bara gitme amacı farklı, kimisinin farklı mesela. Malum biri karşı cinse odak noktası olmak isterken, kimisi odak noktadan kaçmak istercesine gelir. Biri alkol oranı yüksek şeyleri tercih ederken diğeri tamamen fiyatına uygun seçer. Aslında hep bir kısıtlama içerisindeyiz.

Kim o ? der gibi biri bekliyor sanki bizi. Attığımız her adımda kim o ? diyor. Biz de her seferinde bir açıklama yapma gereği duyuyoruz. Neden ? Neden isteyerek seçemediğin ailene bir açıklama yapmak zorunda kalıyorsun ? ya da istemediğin bir adı kullanmak ? istemediğin bir simayı. İstemediğin kıyafetleri kullanıyorsun ?

hep bir şeylerden sorumlu olma çabası içindeyiz ya. o da garibime gidiyor. Sorumlu olduğun her şeyde daha çok stres ve bunalım geçiriyorsun. İnsanlarla uğraşmak kadar iğrenç bir şey yokken neden insanlarla uğraşmayı tercih ediyoruz ki ? Belki de aptal insan hepimizden daha akıllıdır değil mi ? Matruşka misali içinden ne çıkacağı belli düşünceler sararken etrafımızı, hep bir plana hazırlıklıyken bu insanlar sadece dışını görür. Belki de budur mutluluk ? Hissiyatını bilmeden hareket etmek...

mesela şeyde var bak. bisiklet binebileceğimizi düşünmek, iyi futbol yada kavga edebileceğimizi düşünmek, denize girmeden daha yüzebileceğimizi iddia etmek. Garip değil mi ? hepimiz böyleyiz. İçimizden "aslında yaparım" derken yapılamayacağını ancak içinde bulununca anlıyoruz. En yakınımdaki insanlardan birinin boğulmak üzere olduğunu görünce fark ettim bunu, boğuluyordu. Yine en yakınımdaki bisikletten düşüp arabanın altında kalacakken son anda kurtuldu. Halı sahada futbol oynayamayan adamın evde karısının yanında TV ye bağırıp ders vermesi de cabası değil mi?

ya anlamsız bazen hayat. Sorguluyor insan kendini. Olaya dini boyuttan bakma abicim, bırak şimdi. Daha standart şeylerden bahsediyorum. Mesela şu an bunu okurken kullandığın ekran-monitör vs-. Elin gavuru yıllarını harcayıp yapıyor. Sen çalışma mantığını anlamadan basıp parayı alıp kullanıyorsun. Bozulunca atıyorsun.

hiç tanımadığın birinin doğum gününü facebook gibi bir ortamda kutluyorsun mesela. Zorunda mısın ? sırf nezaket olsun diye. Ama o seni gördüğünde hatırlamayacak bile biliyorsun. Çünkü profilinde yüzlerce kişi senin yazdığın şeyi yazdı. Peki farklı olmak için yazdığın yazıya ne demeli ? ya da içten olduğunu düşündüğün canımlı cicimli laflara. Sahte yani. Gerçekten kutlamak istesen ararsın sorarsın gider görürsün. Kandırma kimseyi.

Hocalara yaranmakta aynı olay. Aklıma geldikçe yazıyorum lan planlı değil bunlar. Öyle liseli triplerine de girmiyorum. harbi şu an kendi yaptığım şeylerde olduğu için içinde içtenlikle yazıyorum. biraz daha " iç " kelimesi geçen şeyler yazarsam kusacağım. Neyse iki puanlık not için tonca yalaklık yapılıyor. Hem sen yapıyorsun hem o bundan memnun oluyor. Bir de sonunda siktir git buradan der bakışı ve sözleri. Göt olduğunla kalıyorsun. O da biliyor arkasından yediği küfürleri. Sende biliyorsun sana posta çekeceğini. Ama sırf ceza almamak için onun giderine saygı gösterirmiş gibi davranabiliyorsun. Mantıklı mı ? Kim neye karar verebiliyor ki ?Sen okul öğrenimin boyunca atıyorum üniversitede aldığın 50 toplam dersin hepsini bilebilecek misin ki ? Hiç mi seni alakadar etmeyen ders olmayacak....

hep istediğimiz şeylerin en güzelini istiyoruz. Peki biz en güzeline layık mıyız ? yada layık olmanın sınırını kim belirleyebiliyor ? Aldığın bilgisayar hep en iyisi olsun istiyorsun, araba vs. Peki paran var mı ? Peki neden para ? Felsefik konuşmuyorum lan. Lidyalı piçlerde değil sorun. Sorun bir alış veriş mantığının kurulmasında. Hep bir çıkara dayalı lan. Düşünsene,  adama 10 lira fazla versen kabul eder, ama desen ki 10 liram yok. Güle güle der. Demez mi ? Gir bakalım alt kattaki bakkala ne diyor.

İnsan neden hayvanları bu denli sever ? Kendilerine göre yontabildikleri için mi ? yemini ver seni sevsin. Bunu anlamıyorum işte. Zararsız şeyler ondan seviyoruz denebiliyor. Tamam da yararı sadece seni ruhani olarak rahatlatmak olabilir. Yararı da yok ki. Risk almayı sevmiyoruz bence. İnsanlar hep bir risk temsil ediyorlar bize. Kalp kırabiliyor, bizleri kendi işleri için kullanabiliyorlar. Ama biz yukarıda da söylediğim gibi onlara kendimizi beğendirmek için de elimizden geleni yapmıyor muyuz ? Mesela ben, bunu yazıyorum ama belki rol yapıyorum yani. Aaa çocuğa bak desinler diye. İşte bir kedide köpekte bu duyguyu bekleyemediğimiz için seviyoruz bence. Piçler rol yapmıyor.

hafif yağmur rahatlatırken bizi, sağanak yağmur neden ıslatıyor bizi ? neden rahatsızız ? İkisi de aynı amaç için düşerken biz farklı anlamlar yüklüyoruz onlara.

Peki neden ağlıyoruz ? bizden kopmak isteyen insanlara neden güle güle demek yerine yaşlarımızla gül besliyor veriyoruz ? Neden onların yaptığı saçmalıklar bizi çok sinirlendirebiliyor. Onların farkları ne ? Biz neden onlarla daha samimiyiz de diğer insanlarla uzağız. Yürürken karşıdan gelen insana selam versek neden bize ters ters bakar ki ? Yaratılışımız aynı değil mi ? Hep bir sorgulama içindeyiz. Hep insanları daha detaylı tanıma mantığındayız. Oysa iki üç kere gördüysen bu güzel sözcükler kullanmana sebep olabilmeli.

Neden günaydın diyoruz diye girmiyorum abi olaya ben. Sorguladığım şeyler şu an bana göre mantıklı. Sadece hep bir barikat çekiyoruz önümüze. Hep bir setimiz var ve ona göre yaşantımızı şekillendiriyoruz. Bizden farklı olanları yadırgıyoruz ve bulunduğumuz dairenin dışına çıkartıyoruz. Belki de o doğrudur ? Sen bu zamana kadar ne kazandın da onun yaptığını yargılıyorsun ?

İnsanlara hep bir dar kalıp içinde olmak öğretiliyor. Oğlum- Kızım şunu yapma. Peki neden ? sana yakışmadığı için mi ? Peki yaşamadan nasıl öğrenilebilir bu tarz şeyler ? Hep bir kendimize göre değiştirme çalışması içindeyiz çevremizdekileri. Kimse bize uymuyor, biz kimseye uymuyor.

yaşamıyoruz lan aslında. Ciddiyim bak. Heee ruh muh. Öyle değil göt. Özgür müsün ? İstediğini yapabiliyor musun ? Tam özgürlük demiyorum bak. Mutlu olmak özgürlüktür mesela. Ama üzgün olduğun çok an var sende biliyorsun. Şu an dışarıya çıkıp istediğin gibi dolaşabiliyor musun ? Evdekiler basıyor azarı. Yada evine arkadaşın gelebiliyor mu ? Mahalle baskısı değil mi ? Sanki herkes herkesle yatıyor gibi ;)

mesela kalp kırmak çok kolay arkadaş. Fanatizm denilen bir olgu var. Daha neyi savunduğunu bile bilmeyen insanlar bir partiyi destekleyip onu desteklemeyenleri dışlama küfretme içerisinde ya da Galatasaray Fenerbahçe Beşiktaş gibi saçma sapan mantıklar yüzünden sürekli görüştüğü insanlara laf söyleyebilen insanlar var. Anasına bacısına sövüp dövebilecek inanlar. Güzel mi ? Mantıklı mı ? Niye amk ? Beraber içtiğin iki bardak suyun hatrı yok mu ?

Saçmayız lan. Konu çok uzuyor. Okumazsan okuma. Ben sadece yazmak istiyorum akşam akşam. Belki şimdi kahvemi de yaparım. Sen buraları okumaya başladığında bitirmiş olurum...

İstediğin kız ya da çocuk seninle sevişme ihtimali olmayınca kendini aciz gibi yada nasıl söyleyeyim çirkinmiş gibi görüyorsun ya. Yapma bunu dostum ya. Cidden. Herkesin standartları vardır. Aşma kendini. Demek ki para çokomel eğrisinin mantığını kapamamışsın. Ayrıca bence bir kız istediği her erkekle de yatabilme potansiyeline sahiptir ;) Denemesi bedava...

Oluruna bırak diyor ya Sıla. Bırakamıyorsun. Rahatlaman lazım. İyi ve kötü şeyler çıkıyor karşımıza. Sadece biz ayıramıyoruz. İhtimallerimizi kısaltıyoruz. Yine böyle hissettiğim bir günde yazacağım. Burada olursan sevinirim.

24 Şubat 2012 Cuma

Net ortamında karşı cinse ulaşmak...

Öncelikle yazıma hedefime ulaşarak yazdığımı belirtmek isterim. Yani bu biraz stratejik bir harekette olabilir kabul ediyorum...

Abi teknolojinin nimetlerinden de faydalanmak gerekir bence yani. Ne bilim pat diye gidip biriyle konuşulmaz. Ne o öyle. Selam ben Kıvanç Tatlıtuğ uuu beybi mi diyeyim. Denmez ya da bir kızın ağzından heyyyyy ben Adriana naber...

Yok yani o yüzden artık facebook twitter gibi uygulamalar insanların karakterini yansıtıyor. Yani bul ekle ve kimmiş öğren.

Bir de hoşlandığın kişiyi arıyorken çok fena ya.... " İlişkisi var "... Hemen ağızdan şu duyulur. "Vay amk kapmışlar lan"

Kaparlar, bırakmazlar. Sen bakarsın onlar bakmaz. Neyse kısmet dersin geçer gidersin çoğu zaman...

Araştırması güzeldir ama. Heyecanlı ve panik havasıyla karışık. Karlı bir günde yürümek gibi. "Acaba düşer miyim ? " düşüncesiyle tedirgin adımlar ama çabuk gitmek istercesine...

Neyse araştırmaya karşı cinsin ilk görüldüğü mekandan başlanılır. Grupsa gruptan, sınıfsa sınıftan vs. .Daha sonra oradan indirgersin olayı ve bulmaya çalışırsın...

Bir de şunu anlamıyorum. Köpekli kedili profil fotoları. Sanki hesabı kedi açmış gibi gülümsüyor. Adı sanı var ama. Lan iyi de nereden bulacaz kızım seni ? olaylarr olaylar

Aga bizde şimdi o herkese selam verip yazan tiplerden değiliz biliyon mu :) o yüzden istiyoruz ki kendi oturaklı düşünce yapımıza göre biri olsun. Su testisi su yolunda kırılır sonuçta ;) O tiplerinde sonunu görüyoruz.

Abi araştırmışlar. İnsanın karşısına %80 ihtimalle biri çıkarmış böyle. Amk orada bile %20 yi çalmışlar ya. Neyse ikinci şansın %30 larda falanmış. Eneeeeee... Gittiyse boku yedin panpa...

Biz de diyoruz ki ya buysa ? lan öyle diye diye de hep takılıp durduk ahahah :D

Neyse sonra araştırılır facebooktan twitterdan ve bulmaya çalışırsın. Bulunca şöyle bi bakarsın profil fotoğrafına ve orada kalırsın öyleceeee. İşte bu da filmin sonu...

eee Arkadaş olarak ekle ??? Takip Et ??? yok öyle bir şey :) ne o öyle. Yakışmıyor bize. Neyse filmin devamı olursa anlatırız. :) Ama sanmıyorum ahhaha :)

Başka bir platonikte görüşmek dileği ile :)

23 Şubat 2012 Perşembe

Ey Kadersiz Deniz

yanıyor yine yürek bir başka bu akşam
güzel bir sahil havasıyla birlikte
karşımda özgür bir deniz
onun karşısında kapana kısılmış bir ben

dili olsada konuşsa şu denizler
birbirlerinden farklı yerlerdeler belki
belki birbirleriyle hiç kavuşamadılar
ama kadarleri hep aynı bu denizlerin

aşka dair ne varsa atıldı size
yüzükler, çiçekler ve sözler...
karşılık gelmeyeceğini bilerek söylenen sözler
en kaba şekilde yalnızlık teklif edilen yüzükler
ve daha havadayken dağılan çiçekler...

mazur gör bizi güzel deniz.
çok güzelsin, çok alımlısın
ulaşamayacağımızı düşündüğümüzden bu tavır
yoksa ulaşsaydık sevgiliye elimiz dolu gelirdik bu yere

19 Şubat 2012 Pazar

Tavla Bilen Kızlar

Bak havalanmayın ama önemli kişilersiniz. Sayınız çok fazla yok. Cansınız canansınız ;) Neden ?

Erkek erkeğe tavlanın zevkini vermez hiçbir şey belki kabul ama bir kızla oynamakta önemlidir. Bu şans ve zeka işidir. İnsan karşısında böyle kişiler ister arkadaş :) Hele ki bu kız ise tamamdır yan. Salla zarı.

Kapı almasından zar atışına kadar bir incelik vardır ojeli tırnaklar, upuzun saçlar ayak ayak üstüne atılıp masaya yaklaşmalar falan. Hep bi baskıcı feminenlik vardır. Abi tavla önemlidir ya. Kız oynuyorsa o kız el üstünde tutulur. Hele mars falan yapabiliyorsa. Tavla şans işi değildir. Bilek işi de değildir. Atacaksın gelene göre oynayacaksın, rakibe göre oynayacaksın.İşte burada rakip bir bayansa iş değişir.

Abi bayana karşı kazanmak önemlidir. Bayan hep bi dikkat çeker çünkü. Ya karşındaki erkek olsa tamam ayakkabı sendekiyle aynı,  saçlar falan ne yani gömlek pantolon. Sen yani. Bi fizik bir yüz değişik. Ama bayan olunca komple farklısın arkadaş. Baştan aşağı. O kolye ne lan ? O gözündeki ruj mu la ? yok ruj dudağaydı. Far nerede ? Küpelere bak sirke koysan içinden aslan atlar. O nasıl tırnak lan öyle. Hah sıra bende mi ? hadi bakalımmm 2-1.

Dikkat dağıtıcı çok unsur var. Ben tavlayı sert oynarım. Çok iyi oynamam ama günümdeysem oynarım yani. Birde tavla denilen olgu 5 oyunda bitmeli. Devamı tempodan düşürüyor. Kaybetmeye başlıyorsun. Dikkat hemen dağılıyor. İşte bir de bayanlaysan marslar gelir.

Kaldığımız yerden devam edelim, aynen yani bu arada alınan kapılar bir bayana işlemez. Bayan her zaman o kapıyı kırmasını bilir arkadaş ! Genlerinde var. Bir bakmışsın istemsizce o kapıyı açmışsın. O kadın oradan gi-re-cek!

Kadında göz alacak takılacak çok şey var. Zar atışları farklı. Sen avuç içnden çıkarırsın onlar 3 parmakla tutup atarlar. Hile mi lan derken bi bakmışsın fark açılmış. Zaten başta bi mars yersen psikolojik olarak dağılırsın.

Bir de kadına yenilmeme güdüsü var. Dur lan yenilmemem lazım. Oldu ;) bak bakim zarlara şimdi. ohh attı çifti.

Arkadaş dikkat edeceksin. Kadın dediğin iddia ediyorum dünyanın en güzel canlısıdır. Bakışları, mimikleri, ses tonu. Tavlada kapılma, tavla da unut. Karşında cro-magnon varmış gibi düşün. Sakallar 1 metre böyle uzun. Eller kocaman böğğ.

Neyse ben öyle düşünemedim. Hatun güzelse ben o oyunu kaybederim arkadaş. Yapacak bir şey yok.

18 Şubat 2012 Cumartesi

Yalnızlık Anatomisi, Yok mu Bunun Çaresi ?

Arkadaş insanın sevgilisi olmaması enteresan bir şey. Şimdi sana karışan yok görüşen yok. Diyorsun ki oh ne ala mualla. Böyle dünya ayaklarının altın da gibi. Yok ya sevgilin özgürsün lan. Danalar gibi, koyunlar gibi. O çimen senin bu çimen benim koş dur. Sonra git iki seviş geri gel falan. Ne bilim güzel yani.

Lan bi de diğer boyutu var arkadaş. Sinemada kafanı yaslayacak biri yok . Yanına adam gelme ihtimali var ya. Uykun gelse omzuna kafan düşse tuttun bir şeyleri. Gittin yani. Sonrasını unut gitsin. Patlamış mısır alsan bitmez ya. Aradan farklı bir el girmesi lazım. Ne bilim kampanya olsa bir alana bir bilet hediye gibi napacaksın ki bedava bileti ? Farklılık olsun diye yarıda çıkıp tekrar mı gireceksin ?

Bilet kuyruğuna girisen öğrenci 2 bilet desen 1 bilet ödesen ya sonra ? kadın demez mi sana kimlikleri görelim ? Ne göstericen. Benim sevgilim hayalimde kalbimde mi diyecen ? Yok abi denmiyor ya.

He güzel yanlarından biri çanta taşımıyorsun. Abi çok koyuyor o çantayı taşımak ya. Böyle topoşluğa adım atarmışsın gibi. Hele pembe mavi yeşil falan olursa var yaaa.. Bak avm lerde saatlerce dolaşıp beklemek yok mesela güzel şey bunlar.

Ama diğer boyut daha farklı tabi. Ne bilim sevgiliyle gidilip sevgilisiz gidilemeyecek yerler var. Sinema, tiyatro, cafeler. Lan etkisi altına alınmış gibi. Düşünsene cafeye git otur çay söyle. Eee ? insan alışmış bi de : hop birader 2 çay koyuver be. ??? pardon abi ? tamam 1 büyük olsun o. iyide kıvırırız hani :)

Yok abi kız içinde erkek içinde kötü. Ne bilim evde otur filmini seyret ama insan kırlent yastık yerine bir omuz arıyor. Ağlayan adam değilim. Ne bilim incir reçelinde millet salya sümük ben aidsle dalga geçip kafa buluyordum. Niye ağlıyorsanız. Ama işin güzel yanı insanların gözyaşlarını akıtmayı unutmamış olmamaları :)

Hani espri yapacak kişi arıyorsun :D sevgiline gerizekalıca mesaj atıp espriyi orada patlatabilirsin. E ben şimdi Kadir'e durduk yere ne yazim ? abi ... .. .... ... hahahahhahh. Adam "gerizekalı lan bu" demez mi ? e ben olsam derim. Ama insan biriyle çıkınca öyle değil. Kızlar çok espri yapmaz. Yetenek işi bu yani. Yapanı da tadndan yenmez ha. saatlerce gırgır yap. Neyse hani olmuyor yani.

Kız içinde öyle abi, insan sıkılır saracak kişi arar. Kimi bulacak ? Abi bu sevgili işleri çok gerizekalıca hahaha ortada dönen sms leri toplayıp okusan yemin ediyorum başlı başına sms show olur stand up olur ya. Napıyorsun ? Sıçıyorum napıcam. ama öyle diyemezsin de mi ? ne dersin. Hiç ya oturuyorum öyle canım sıkılıyor. E tabi sıçarken insan oturur sıkılır.

Zor abi. Bir de her karşı cinsi kendine yakıştırır insan. Lan şu kız bana gider mi lan ? hee gider. Kız da diyor du zaten ben şu çocuğa giderim var diye  :)

Yürümekte farklı hmmm takayım gözlüklerimi de şuralarda şöyle bir kasılayım. Eeee ? otobüste kız görse ters ters bakmalar hafiften. Kızın suratını bile görmemiştir ha :D

Kızlar içinde geçerli bire bir. Saçlarını sallamıyorlar mı yemin ederim içten içe bitiyorum arkadaş. Bir havalılar bir havalılar sanırsın kompresör makinesi. Dokunsan basınçlı hava çıkacak. Osuruk değil ;) kötü okur seni.

Ben bu cornettoyu da anlamıyorum arkadaş . Niye ikiside aynı boy değil. Biri küçük, diğeri büyük ve büyük olan daha güzel. Dibinde daha güzel çikolata falan var. Soğuk havada da ne özledim ha. Abi kız kabul etmyior. Yok illa büyük istiyorum diyor. Canı büyük çekiyormuş. Sende küçük yemeyi kendine yediremiyorsun. Algidaya düşman kesilir zaten bu sevgililer.

Bir de şifre paylaşımı falan var. Aman aman aman :) yerler seni :) msnine girip kıza bu zamana kadar kardeşim diye hitap eden bilmem kaç yıllık arkadaş o ara selam veriyorsa ve çocuk msn de ise geçen muhabbet :

a: selam merveee naber
b: sen kimsin ?
a: mervenin arkadaşıyım
b: - bu arada aklından hadi yaaa vay amk bende uzaydan geldin sanıyordum - demek ister. Bazıları der bilirim.
  : Merve yok ben SEVGİLİSİYİM -buraya dikkat. hani sen kimsin laannn o benim der gibi. sanki çocuk rakipmişte.-
a : hmm
b : Engelle + Sil

bitiyorum bu diyaloglara. Gizlice girmeler mesajları karıştırmalar falan :)

ve son muhabbet. Anlamaşamıyoruz hamdi. Farklı dünyaların insanıyız.

Neee ? kornettonun büyüğünü yerken farklı değildin ama ? Mısırlarıda hep sen yedin ? her yöne smslerimde hep sana gitti. O ara farklı değildin nolduuuu ?

Daha fazla zorlaştırma hamdi.

vaey arkadaş yeaaaa...

vs diye gider. Daha aklıma gelirse yeni bir blog ile paylaşırız.

16 Şubat 2012 Perşembe

İslam ve Atatürk'e yapılan saygısızlık üzerine


Bu Atatürk'e yapılan 2 fotoğraf. Din imanla alakası yokmuş yani ;)


Bu dine yapılan hakaret. Hoş görüyle falan alakası yokmuş yani ;)




Esir iken mümkün mü ibadet
Yatıp kalkıp Atatürk’e dua et
Senin gibi dürzülerin yüzünden
Dininden de soğuyacak bu millet

İşgaldeki hali sakın unutma
Atatürk’e dil uzatman gereksiz
Sen anandan yine doğardın amma
Baban kim olurdu bilemezdin



Neyzen Teyfik


Benimde sözlerim var lan...
Şimdi bizimde gelelim sadede. Facebookta malum geçen gün 1. fotoğrafın sağ tarafındaki paylaşıldı sürekli. İmam hatiplilere binlerce laf binlerce yazı binlerce küfür vs. sanki imam hatip yaptırıyormuşcasına onlarca laf geldi. Okuduk. Bizde paylaşıp bizde gereken tepkimizi ortaya koyduk. 


Bu ülke duyarlı bir ülke. Bu ülke %99 u müslüman olan bir ülke ve bu yüzden hoş görüye en açık topluma sahip bir ülke. Bu ülke Osmanlı İmparatorluğu döneminde insanlara zulüm değil sevgi götürmüş bir milletin torunu. Şimdi Atatürk' e yapılan bu hareketle herkes yüklenirken ertesi gün 1. fotoğrafın sol kısmında görülen fotoğraf moda oldu. Moda demek olmadı dur lan. 2-3 kişi paylaştı. Evet evet 2-3 kişi. Sağdaki fotoğrafı %25 lik bir dilim paylaşıp %75 lik bir dilim sözlere dökerken yorumlarla vs. soldaki fotoğrafı %10 paylaşıp %5 te yorum geldi diyebiliriz tabir-i caiz ise.


Şimdi bebekler. Kimse kimseyi sevmek zorunda değil. Baştan başlarsak, kimse Allah'a inanmak zorunda değil, dolayısıyla müslüman olmak zorunda değil, peygamberleri sevmek zorunda değil, yaşadığı vatanı sevmek zorunda değil, vatanın önemli insanlarını da sevmek zorunda değil, ailesini sevmek zorunda değil ve kendini sevmek zorunda değildir.


Dolayısıyla kimse Atatürk'ü sevmek zorunda değildir. Anlarım anlıyorum eyvallah. Ancak hakaret edemezin be embesil. El kol hareketleri yapamazsın be gerizekalı. Ben iki Adanalı'nın " yemişim hocam Atatürk'ü" lafıyla ortalığı yakıp yıkan bir adamım. Hocanın ağzına sıçan bir adamım. Ben Atatürk'ün gençliğe hitabesini orta okula girerken ezberleyen ve kimsenin haberdar dahi olmadığı gençliğin Ata'ya cevabını da ezberleyen biriyim. Ben istiklal marşını da o dönemde ezberleyen biriyim(10 Kıta). 


İnsanların idealleri, düşünceleri ve uğruna ölebilecekleri doğruları vardır. İnsanlar yaşantılarını bunlar üzerine kurarlar. Bunlar üzerine tartışırlar kavga ederler. Kavga etmenin sadece fiili bir şey olmadığını artık biliyorsundur değil mi ? burada açıklamayayım.


Bu ülkede inanılmaz derecede bir muhalefet gençlik türemeye başladı. Ota boka sağa sola her şeye laf eden ergenlerle doldu. Üniversiteye adım atan herkes solculukla başladı bu yola. Bu yolda devam edenlere saygım vardır ancak bunu sadece farklı olmak için yapanlar da var. Bu ülkede dine laf eden de her zaman prim kazandı, her zaman haklı oldu.


Bu ülkede üniversite mezuniyetinde kızların aileleri törenlere alınmadı. Alınmadığı gibi tartaklandı, aşağılandı... Bir teröristin annesi "ana" olurken eğitim görmüş ülkesine hizmet edecek birinin annesi "aşağılık" olarak kaldı bu ülkede. O zaman kimse çıkıp insanlara Atatürk'ün eğitim sistemin herkes benimsemeli herkes eşittir demedi. Aksine biz çağdaşız biz medeniyiz diyerek kendilerini haklı gördüler. Susturuldular, hırpalandılar. Şimdi bu insanlar da Atatürk kelimesinden rahatsız oluyorlar. Rahatsız olunacak şey Atatürk değil, kendini Atatürkçü sanan küçük beyinlerdir ve bunların Atatürkçülükle en ufak bir alakalı yoktur. Bunlar kapalı bir kadın yanından geçtiğine rahatsız olan kişilerdir.


Lan bunları söylüyorsun da kapalılar da yapıyor. Evet bunlarda din adı altına sığınıp açık insanlara aşağılama gözüyle bakıyor. Bunlarında bu tartaklayanlardan en ufak bir farkı yoktur. Kimi gözle kimi fiili olarak yapar bunu. Ama seviyesizlik aynı seviyesizliktir ;)


Gelelim 2.resme. Penguende bi dangalak çizmiş. E be yüzsüz. E be karaktersiz. İstediğin kadar dinsiz ol ateist ol. Bu nasıl bir çizim ? Benim namaz kılmamla nasıl dalga geçer nasıl bu kadar iğrenç şekilde insanları tasvir edersin ? Bu namaz kılan insanı sokakta gördüğünde kendine benzetiyor musun ? Seninde 2 gözün 1 ağzın 1 burnun var Onunda. Peki söyler misin bana sen kendini böyle görüyor musun ?


Görmüyorsun. Sen farklısın ya çünkü. Sen toplumdan farklısın. Toplum cahil gerizekalı ama sen aydınlanmış kişisin.Sen insanlarla dalga geçebilir aşağılayabilirsin. Ama insanlar sana yaptıklarında " yobaz " diye sınıflandırma altına girecekler değil mi ?






Nedir bu hoş görüsüzlük ? Nedir bu insanların birbirine saygısızlığı ? Dünya barışı , kardeşlik nerede ? Çok mu ütopik konuşuyoruz ? Çok mu imkansızı istiyoruz ?


Yurtta sulh, cihanda sulh diyen bir devlet büyüğü bizi hiç mi ilgilendirmiyor ? Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusuna hiç mi saygımız yok ya da bu Cumhuriyet altında yaşayan insanların inançlarına ? Namaz kılmanın oruç tutmanın zevkine varmamış bir insan, nasıl olurda varmış olanlara laf edebilir ? Saygı gittikçe küçülen bir erdem olarak kalmamalı bu toplumda. Gittiği yere huzur ve mutluluk götüren bir devletin torunları bunları yapmamalı.


Bu ülkede Atatürk'ün payı çok büyüktür. Atatürk adının hakkını fazlasıyla vermiş bir devlet büyüğüdür. Son 10 yılda Irak'ın durumu içler acısıdır. Erkekler çocuklar zorla cinsel amaçlı kullanılıyor, kadınlar analar kızlar tecavüze uğruyor. Peki ya Türkiye'de ? Bunlara ihtimal bile vermiyorsak sebebi nedir ?


Kime kusura bakmasın. İnsanların bir taraflarına rahat batmştır bu ülkede. Özgürce namazını kılabiliyr, kiliseye gidebiliyor sevgilinle sevişebiliyorsan bu özgürlüğün adıdır.


Saygılar

Sarışınlar, Kızıllar, Esmerler... Kısacası Kızlar...

Efendim bundan yıllar yıllar önceydi. Evlerde bilgisayar demek diye bir şey yoktu yani. TV ler tüplünün de tüplüsüydü. Hatta yarışırlardı benimki daha tüplü diye. Sonra düz ekranlar çıktı falan. Düz dediysek LCD değil dur daha :)..

İşte o yıllarda evlerde kaset çalarlar nam-ı diğer teypler vardı. Bildin de mi ? Aslanım benim. Zaten bu yazıyı okuduğun için bile ben seninle gurur duyuyorum tontişim. Neyse cıvıtmadan konuya dönelim. İşte o ara evimizde kasetler var. Ses kayıtları falan yapardık ya üzerine. Bizde de bolca Hakkı Bulut kasetleri vardı. Annem sürekli tembihlerdi, babanın kasetleri onlar sakın üzerine kayıt yapma. Bak bak şimdinin harddiski mübarek. Ne kadar kıymetli. Hayır Hakkı Bulut'u kim dinler demeyin, başka kaç tane sanatçı var ki ? Neyse işte bir kasetinden bir şarkı aklımda kalmış. Yıllardır da unutmam. Kıskanıyouuroummm, değil tabii ki. " Sarışın esmer,kumral kızlar " diye kelimeler geçerdi. İlginci bunu youtube da size bulacakken ezan okunmaya başladı. Destur.

http://www.youtube.com/watch?v=qjvBiy9eFKs&feature=related

al linki de bu tıkla kendinden geç kop.

Sonra sevgili okurum dedim ki kendi kendime. Bu adam bile kadınları çözmüş. Kısaca hepsine güzel demiş olabilir, yalan yok bizce de güzel. Ama bunların da bir standartları bir alt dalları olmalıdır diye kendi kendime düşünürken twitter hesabımda yazmıştım bazı şeyler. Şimdi bunu burada daha geniş kapsamlı yazacağım.

Öncelikle okuyan kızlar yanlış anlamasın bu sadece genelleme ve - tabiiii ki sen bu genellemenin içine girmiyorsun bebeğim aaa sen harika bir kızsın lütfennnnn - kendinizi burada bulamayabilirsiniz. Bu benim gözlemlerim.

Sarışınlar ;


Sarışınları elde tutmak biraz zordur bak. Bunlar sürekli memnuniyet isterler senden. 24 ay teknik servis imkanı tanısan 25. ay arıza verip değişime gidebilirler. En sevdiği şeylerden biri üzerinde Atatürk ve rakamlar olan kağıt parçacıklarıdır. Cebin biraz dolu olmalı bunlarla berabersen.

Güzeldirler, gerçekten güzeldirler. Ama güzellikleri herkese güzeldir, sadece sana değil. Ben güzele güzel demem güzel benim olmayınca diye bir laf var ya. Tamam bu senin ama herkeste bunun güzelliğini görüyor ve farkında. Neden sarışınların sayısı arttı sanıyorsun ? Sarışın dikkat çeker. Bak birazdan kızıllar içinde yazacağım ama kızıl dikkat çeker ve gözü üzerinde tutamaz. Sarışın tutar tutar tutar .. -ertesi gün- tutar tutar tutar. Böyle gider, günlerce akılda kalır sarışınlar.

Sarışınların çevresi dardır. Genelde erkeklerden oluşur. Pek kız çevresini sevmezler. Sonuçta kızları pekte kendilerine yakıştıramazlar.

Sarışınlar erkekte çok fazla zeka aramazlar. Çünkü aramaları için kendilerinde olması gereken zeka oranı düşüktür. Daha yüzeyseldir bunlar. Siyaset konuşamazsın çok fazla. Spor onun için koşu bandından öteye gitmez mesela. Yemek falan bilenleri çok zor bulunmakla beraber lükstür lüks. Sanır ki her evde bir uşak ve hizmetçi var :). var. tabii ya.

Sarışınlar cidden güzel yaratıklardır ama. Hele renkli gözlü olurlarsa, birde zeka olarak üst segmentte yakalarsan ömrünü ada ona. Ciddiyim bak, yakaladıysan otur konuş muhabbet et. Candır lan. Yeri gelir kanda olabilir.

Dur şimdi çorba içeceğim hastayım devamı birazdan. İçtim. Tarhana ama böyle acılık yok.

Esmerler ;


Bu tarz kızlar iyi kızlardır. Sarışınlar kötü mü lan ?? Değil tamam ama esmerler daha iyidir. Pekte bunlardan kötülük beklemezsin yalan yok. Çevresi en geniş olan kız modelleridir. Her cinsten, her modelden arkadaşları vardır. Kızı olsun erkeği olsun. Herkese asılma, güzel bulma, yakışıklı bulma mantıkları yoktur. Sever birini bağlı kalır onda. Sonra bir başkasını sever. Ama arada zaman vardır.

Esmer kızların sarışın olma ihtimalleri yoktur. İğrenç bir şey olur bunu da bildiklerinden saçlarının rengi siyah ve siyah tonlarında gitgeller yaşar. Esmerler biraz saf biraz iyi niyetli hafifte şeytani tarafları vardır. Damarlarına çok basmamak lazım. Güzel zaman geçirebilirsiniz bunlarla. Eğlencelidir güler güldürür. Derdini paylaşabilir, dert paylaştırabilir. Konuşkandırlar...

Esmerler duygusala ağırlık verirler. Aşk, sevgi, iyilik, kötülük gibi duygusal kavramlar daha ağır basar. Bu yüzden de esmerin güzeli enfes olur aşk yaşanır...

Kızıllar ;


Abi bunlar çok farklılar ya. Bunlar bi kere gariptirler. Bence en güzelleri kızıllardır kabul etmek gerekirse. Ama fikir olarak bunlara uymak zoru başarmaktır. İktidar partisine oy vermezler mesela ya da muhalefete. Onlar gider 0,1 oy alacak partiye oy verirler çünkü farklılığa inanırlar.

Abi bunlar farklıyız diye tuttururlar. Ne bilim sen ak dersin biri kara der. Bu gider grinin beyazımsı hali gibi bir şey çıkartır ortaya öyle kalırsın. Bunlarla anlaşabilmek için sende grinin siyahımsı hali gibi bir şey çıkartman lazım. Kısacası sende farklı olmalısın ki iyi anlaşasınız.

Kızıl bir kızla iyi anlaşıyorsanız onların çevresiyle de iyi anlaşabilirsiniz. Gerçi kızıl bir kızın arkadaş grubu sarışın bir kızın 10 da 1 i kadardır. Yalan yok şimdi öyle bakma bana. Bu örgütlenmeler, yürüyüşler falan hep bu piercingli kızılların önderliğinde oluyor. Bak abi git mitinglere. Yok x partisi, yok y kuruluşu, yok z ye ne oldu ? gibi mitinglerde kızıllar böyle hep daha çok gözükür, ses olsun hareket olsun falan.

Düşünceleri hem farklı hem mantıklıdır. Film, kitap, müzik severler. Ama güncel olanlarını değil. 1980 filmleri falan mesela. Hani sen izlememişsindir onun gibi. Ya da rock müzikte gidip iskoçyanın hiç bilinmeyen bir grubunun, hani orada bile bilinmeyen bir grubun müziğini dinlerler. Sonra paylaşırlar sen öyle kalırsın. Gerçekçi ol lan sosyal paylaşım sitelerindeki kızıl arkadaşlarının kaçının paylaştığı şeyi direkt anladın ve beğendin  ? Dana seni.


Genel ;


3 kız türüde Türkiye'de mevcuttur ve bence Türk kızları dünya geneline vurursanız ilk 5 e güzellik konusunda rahat girerler. Ama kaprisleri, anlamsız hareketleri, genel kültür vs konularında sonlarda yarışırlar. Lan ben mükemmel iyiyim hoşum demiyorum, bu benim gözlemim. İyi bir gözlemci olduğumu düşünüyorum baktım gördüm yazdım. Katıl katılma banane. Zaten buraya kadar okumuşsun sonunu da okuyacaksın kaçışın yok. Merak çok fena bir şey :) Acaba sona ne yazıyorum ?

Bunlar güzellerdir hoşlardır. Benim tercihim kızıl tarzı kızlardır ama maksimum 2-3 ay çıkarsın yani. Bu da çok farklı bir tipsen. Zor abi. Sarışınlar hep güzeldir. Esmerler hep duygusal

Bu yazıyı okuduktan sonra şöyle bir çevrene bak- kız isen kendine de bak - haksız mıyım ? %100 doğru diye bir şey yok oğlum bilim adamı bile yanılıyor yani. Dün şu meyve zayıflatır diyordu ertesi gün metabolizmayı yavaşlattığı çıkıyor meydana atıyorum. Denedik bunları yani :) Neyse boydan yırtıyoruz biraz.

yeaaa abi insan insan olsun yeaaaa. Öyle bir şey yok. Karşına taş gibi hatun çıkınca dibin düşüyorsa ne diyorsun ? Recep İvedik gibi lan bunlar insansa ben hayvanım mı ? . İşte bu saatten sonra kızlara bakış açın değişecek genç. Aklına hep bu sözler gelecek. Yeni bir ilişkiye başlarken falan. Of of of of.

Haydı esen kalın. Kim bilir belki hasta yatağımdan gece bir blog daha çıkar ya da yarın. Ne bileyim haftaya da olur. Ama okuyorsun ya seviyorum senin kedi canını ben.

9 Şubat 2012 Perşembe

Tribün Nedir, Tribüncü Kime Denir ?

        Sevgili arkadaşlar, bu yazı tamamen - lan bu adamlar deli mi de bağırıyorlar - diyen arkadaşlarımız için yazılmıştır. Kurumlar ve kişiler hayal ürünü değil bizzat gerçektir.

        Şimdi canlar tribün aslında bir spor müsabakasında takımı izlemeye gelen kişilere ayrılmış o bölümdür ya. Bunda anlaşılmayacak bir şey yok değil mi ? Anladıysanız devam ediyoruz, anlamadıysanız bu paragrafı tekrar okursunuz...

        İnsanlar para veriyorlar, harçlıklarından, kazançlarından kısıp gelip birde deli gibi bağırıyorlar. Kar kış demeden koreografi peşinde koşturuyor, üşüyor hasta oluyorlar. Peki neden ? Ne için bunca zahmet bunca uğraş bunca çile. Sana şu soruyu soruyorum dostum... Sen hiç aşık oldun mu ?

        Heh bak işte bu o senin bildiğin aşktan daha öte bir duygu. Anlamsız derecede savunursun bu sevgini bu sevdanı. Bir karşı cinse aşktan ötedir bu. Onunla güzel muhabbetler eder, yemekler yer, çaylar içer, kurabiyeler yer, güzel bir şarabı sonuna kadar içersin. Öpersin, öpülürsün sevişirsin. Senin yaşam tarzın neyse her şeyi yaşarsın. Ama bu farklı dostum, çok farklı. Tuttuğun takımın sana kattığı hiç bir şey yok. Güzel mutlu anlar ya da o gününü ve haftanı zehir eden anlar... 

        Tribünde bir hayat geçirmek diye anlatılabilecek bazı hikayeler var elbet. Ama bunları anlatıp sıkmayacağız, kimi bıçaklandı, kimi çocuğuna ilgi gösteremedi, kimi bu işten para kazandı, kimi karaborsanın kralı, kimi artistin önde gideni, kimi 12-13 yaşında velet ama tokat attığında ona arkasında 20 tane tribün reisi sana karşı... Tribün çokta boktan bir yer aslında ya da çürük elmalar çok :)

        Bir set ve o setin arkasına dizilmiş onlarca grup. Kimisi bir üniversitenin, kimisi orada tanışıp toplanmış, kimisi ufacık çocuklar. Hepsi bir amaç için oradalar. Takımlarını desteklemek.

        Sahada bulunan oyuncular minimum milyon € ları alırken sen cebinden para verir, bağırır, güçsüz düşer ve takım kaybederse üzgün eve dönersin. Peki takım kazanırsa ? o zaman cebindeki son kuruşa kadar helali hoş olsun diyebilirsin.

        Bunları yazarken pederin horultuları geliyor ama olsun dikkatim dağılmayacak. Sizleri mahrum bırakmayacağım bu yazılardan.

        Gol olduğunda, yada takımın herhangi bir branşta öne geçtiğinde sağındaki solundaki arkadaşını itip kakmak öpmek delirmektir bu sevda. O ter içinde olurken senin terinle karışması, ya da kapalı bir alandaysan o ter kokuları sana dünyanın en güzel kokuları gelebilir. Iyyyy deme lan deve. O adamın orada akıttığı ter tribüncü bir adam için bulunmaz nimettir. O ki evinden kalkıp o kadar soğuk yada sıcak havaya aldırmadan bi taraflarını yırtıyorsa sırf seninde desteklediğin takım için, o çok kıymetlidir bizim için ;)....

        Biz kardeşliği biraz da buradan öğrendik aslında. Elimizde suyla dolaşamayız mesela, o suyu içip bitiremeyiz de. Aldığımız su bizim değil aslında orada bizimle bağıran kardeşlerimizindir de aynı zamanda. Bir bardak sudan on kişi yudum alır. Kimse kimseninde yudumuna göz dikmez. Beraber gireriz maça, beraber çıkarız maçtan. Kimi son sigarasını beraber tüttürür, kimisi diğeriyle koyu bir sohbete dalar maç aralarında...

        Bizim için farklıdır bu sevda. Sen sevgilinle oynaşırken soğukta, biz kardeşlerimizle bağırarak ısınırız bu havada.

        Sen hiç aşık oldun mu ? Al o aşkı onla yüzle binle çarp yetmez işte.

        Tribüncü adam sadece tuttuğu takımın taraftarlarına değil, aksine rakip takımın taraftarlarına da büyük saygı duyar. Çünkü kalite rekabetten gelir düşüncesi vardır bizde. O adamın boynundaki farklı renkteki atkı bizim için saygı duyulası bir kavramdır. Biz farklı insanlara saygı duymayı da buradan öğrendik bak. Onun bizim aleyhimize söylediği bestelere, biz kafa yorup beste yapıp onlara söyleyerek neşelendik. Tribünde büyük bir sima vefat ettiğinde aynı safta namaz kılmayı da bize tribün öğretti.

        Yemek yemekten daha önemli bazen, bazen su içmekten bile. Susuz yaşayamazsın evet. Ama o ortama girdiğinde su aklının ucundan bile geçmez - abartmıyorum lan sende 3 gün susuz kal demedik, normal susamadan bahsediyoruz -.  

        Tribün kişiyi değil, kişiliği sevme yeridir. Bu yüzden farklı etnik kökenli insanlara tribüncüler laf etmezler. Onları ayrımcılık yaparak ötekileştirmezler. Neden mi ? Çünkü takıma gelen yıldız oyuncu o takım için ilk on birde oynayan oyunculardan farkı yoktur. Eğer takımı için çabalar ve katkı sağlarsa her zaman özeldir. Ama onun yıldızlığı, desteklediğimiz takıma gelene kadar değil, desteklediğimiz takımda yaptıklarıyla olur.

        Güzel kardeşim tribüne ayak basmadıysan bu yazıları zaten iğrenerek okudun. Biz biraz holiganız, biraz tribüncüyüz. Ama biz insanlığıda burada öğreniyoruz, insanlarıda burada tanıyoruz. Otobüse giderken çift yapar bir akbili bedavaya getiririz biz. 

        Neyse patateslerim kızardı ben şimdi onları yiyeceğim, siz bunları okurkende nam nam nam num num num yemiş olurum. - Lan hani karnın acıkmazdı susamazdın tribüncü nolduuuu ? - diyen dangalaklar çıkar. E be salak şu an evimdeyim :) İzleyecek maçta yok. 

        Kalın esenle.... Serinin ikinci yazısı da gelir. Kim bilir belki yarın, belki yarından da yakın...